------------------------------- Sitemizde lütfen yorum atarken ahlaki kuralları göz önünde bulundurarak yorum atalım... ----------------------------------- Sitemize kayıt olmanıza gerek yoktur... ---------------------------------- Yeni yazarlar aranmaktadır... ------------------------------- Sitemiz artık Googlede... ---------------------------- turkleroyun@hotmail.com' dan bana ulaşın..

21 Temmuz 2011 Perşembe

Cervantes - Don Kişot

DON KİŞOT ( CERVANTES )Don Kişot Konusu
Don Kişot, Sancho Panza ve Rosinante ile birlikte umarsızca şövalyelik günleri tasarlamaktadır.  , Don Kişot'un hayalinde canlandırdığı ve onunla birlikte maceralar kurduğu sevgilisidir. Don Kişot, yani Senyor Kesada; halkını, vatanını çok seven bir insan olduğu için olsa gerek Sancho Panza'yı da yanına alarak Don Kişot oluyor. Kitaptada sözü edildiği üzere Don Kişot, mazlumları korur ve de kötülere göz açtırmaz.Fakat her zaman yere yıkılır ve dayak yer buda Don Kişot'un özelliklerindendir.
Fransa’da eskiden kullanılan bir soyluluk ünvanı. Ortaçağda krallar tarafından bâzı soylulara şövalyelik rütbesi verilirdi. On sekizinci yüzyıldan îtibâren soyluların oğullarına şeref bağışlanmıştır. Derebeylik zamânında kendine has zırhlı giyimi olan savaşçılara da şövalye denirdi.
Dulcinee du Toboso
 

Don Kişot'taki karakterlerin listesi

Cervantes
Ana karakterler


  • Sancho Panza (veya Zancas), Don Quijote'un okuyamayan ama 100 tane atasözü bilen, Rucio adlı eşeği süren refakatçısı

    Diğerleri


  • Ambrosio, çoban, merhum ''Grisóstomonun arkadaşı.

  • Ana Félix, ateşli Hristiyan hizmetçi,Ricote nin kızı, Berberiden kurtulmuştur.

  • Antonia, Alonso'nun kuzeni,yaşı 20 nin altındadır,Alonso'nun kitaplarını yakması için hem rahibi hem de berberi kışkırtır. 

  • Antonio, çoban, rebap ile Don Kişot için bir şarkı çalar.(1. kitap, 11. bölümde) 

  • Avellaneda, author of the false Second Part of Don Quixote who is frequently referred to in Cervantes' second part.

  • Cardenio

  • Cid Hamete Benengeli (" Sidi Hamid Eggplant"),Servantes tarafından uyarlanan (ve yazarlığı öğrenen) Don Kişot'un maceralarının yazarı olarak belirtilen kurgusal yazar. 

  • Dulcinea El Toboso, Don Kişot'un aşık olduğu kadın; gerçek ismi Aldonza Lorenzo 

  • Dorothea, kederli güzel kadın,Luscinda için onu terketmeden önce Don Fernando ile evliydi,Don Kişot'u dağlardan uzaklaştırmak için Prenses Micomiconaymış gibi davranır. 

  • Ginés de Passamonte a.k.a. Ginesillo de Parapilla, Don Kişot tarafından ölümden kurtarılmıştır.

  • Grisóstomo,aşk ilanı Marcela tarafından reddedildikten sonra kalbi çok kırılan çoban.

  • Maritornes, Don Kişot ve Sanço'nun geceyi geçirdiği handaki çirkin ama iyi kalpli hizmetkar. Don Kişot onu yanlışlıkla hancının kızı sandığında istemeyerek Don Kişot'la tartışmıştır,Don Kişot kendisine aşık olduğunu düşünür. 

  • Marcela, varlıklı öksüz kız,doğayla iletişim kurmak için çoban kızı gibi giyinip ormanda yaşar,güzelliği düzinelerce reddedilmiş aşığı cezbetmiştir.  

  • Montesinos, gezgin şövalye.

  • Nicholas, berber, Don Kişot'un arkadaşı.

  • Pero Perez, papaz yardımcısı.

  • Ricote, a Morisco Sanço'nun arkadaşı, İspanya'dan afaroz edilmiştir fakat Alman hacı olarak geri dönmüştür.

  • Roque Guinart, Katalan haydut Perot Rocaguinarda'nın romandaki uyarlaması.

  • Teresa (Joana) Panza ve Sanchica, Sanço'nu karısı ve kızı.

  • Bachelor Sansón Carrasco, Don Kişot'un arkadaşı,Don Kişot'u eve geri göndermek için kılık değiştirerek rakip şövalye gibi onunla dövüşür.

  • Don Sancho de Azpeitia,kılıç döğüşünde Don Kİşot'un kulağını kesen Biscaylı toprak ağası(I:9)

  • Vivaldo, ''Grisóstomonun karşılıksız aşkının şiirlerini ateşten kurtaran çoban.
     

    İsimsiz fakat önemli karakterler

    Dük ve düşes, Don Kişot ve Sanço'yu şatolarına davet edip,küçük düşürücü türlü şakalar yaparak onlarla eğlenen Aragon lu aristokrat çift.
    Don Quixote'un hizmetkarı, istekle ve zevkle kitap yakımını gerçekleştiren kişi.
    Han sahibi,Don Kişot'u gece misafir eder ve onun şövalye olduğundan şüphe duyup alay eder ve Don Kişot'u hanında alel acele kovar. (I:3)

    Romanın özeti :

    Manş eyaletinin Argamasilla d’Abla kasabasında yaşı elliye yaklaşmış, ince uzun boylu, zayıf yüzlü bir asilzade yaşamaktaydı. Yaşı kırkı geçmiş bir kahya kadın, henüz yirmisine gelmemiş bir kız olan yeğeni, hem ev hem de bağ bahçe işlerine bakan hem de atı ile ilgilenen bir uşak ev halkını oluşturmaktaydı.

    Asilzademizin en büyük zevki şövalyelik kitapları okumaktı. Kendini bu kitaplara kaptırır, sihirler, kargalar, meydan okumalar, savaşlar, yaralanmalar, ilan-ı aşklar, acılar ve daha bir çok saçmalıklarla dolu olan bu kitaplar arasında adeta kendinden geçerdi. En sonunda asilzademiz aklını kaybeder ve o zamandan yaklaşık yüz yıl önce sona eren başı boş şövalyeliyi tekrar canlandırmak için yola çıkmaya karar verir.

    İyi bir şövalyenin uygun bir isminin ve olağanüstü güzel bir sevgilisinin olmasını gerektiğini düşünerek kendi adını Don Kişot atının adını da Rossinante koyar ve Tobosalı Dülsine ‘yi sevgilisi olarak hayal eder. Kendisi hazırlandıktan sonra atını da hazırlar ve bir sabah gün doğmadan yola çıkar. Bir süre sonra bir hana gelir ve bu hanı şato , hancıyı bir hükümdar zanneder. Hancıdan kendisine şövalyelik unvanını vermesini rica eder. Hancı olayı çok komik bulduğundan bunu kabul eder ve saçmasapan laflarla asilzademizi bir şövalye ilan eder. Hancı iyi bir şövalyenin parasının ve bir silahşorunun olması gerektiğini söyler. Böylelikle Don Kişot eve dönüp bir miktar para ve köyden bir silahşör almaya karar verir. Yolda giderken tüccarlarla olan bir kavga esnasında kahramanımız atından düşer ve kendi kasabasından olan bir köylü tarafından eve getirilir. Eve döndüğünde şövalyemizin ailesi onu tekrar gitmekten vaz geçirmeye çalışır fakat Don Kişot inatçıdır. Etraftan kısa boylu, şişman, zavallı bir köylü olan Sanşo Panza’yı bir ada valiliğini vaat ederek kandırır ve onu da yanında götürür. Bundan sonra tüm maceralar başlar.

    Maceracılarımız sabah erkenden yola çıkarlar. Bir süre sonra bir ovaya vardıklarında otuza yakın yel değirmeni görürler Don Kişot bu yel değirmenlerini dev zanneder ve bunlara saldırmak için hazırlanır. Zavallı Sanşo efendisini engellemeye çalışsa da nafile. Kahramanlarımız tüm gücüyle hayali bir deve saldırır ve dönmekte olan değirmenin kanadı Don Kişot’u atı ile birlikte havaya kaldırıp yirmi metre öteye atar. Kahramanlarımız fena derecede yaralanır. Silahşoru tarafından atına bindirildikten sonra Lapice limanı yolu tutarlar. Bir süre sonra kendilerini aç ve yorgun hissederler. Geceyi bir ormanda ağaçlar altında geçirirler. Don Kişot, ormanlarda ve çöllerde bulundukları zaman uyku saatinin, yalnız sevgililerini düşünmekle geçiren şövalyeleri taklit etmek için bütün gece gözerlini yummadan yalnız Dülsine’ sini düşündü durdu. Sabah olunca maceracılarımız tekrar yola koyuldular ve Lapice limanına vardılar. Konuşurlarken iki rahibin yüksek katırlara binmiş ve şemsiyelerini açmış bir şekilde kendilerine doğru geldiklerini gördüler. Arkalarında da birkaç tane at ve bir araba vardı. Arabanın içinde bir kadın oturuyordu. Sivri zekalı Don Kişot bu rahipleri sihirbaz ve arabadaki kadını da o anda kaçırılmakta olan bir prenses zanneder. Onu kurtarmak için rahiplere saldırır. Kahramanlarımız yine yaralanır. Daha sonra atına binerek silahşörüyle yollarına devam ederler. Bir süre sonra bir kasabaya doğru giderken keçi çobanlarının kulübeleri civarında mola vermeyi kararlaştırırlar. Keçi çobanları tarafından çok iyi karşılandılar. Çobanlarla dost olurlar. Ertesi gün çobanların bir arkadaşı olan Krizostom’un cenazesi kaldırılacaktır. Don Kişot cenazeye katılmaya karar verir. Cenazede ilginç olaylar olur ve bundan sonra çobanlara hizmetleri için teşekkür ederek yollarına devam ederler. Bir zaman sonra yine bir hana gelirler. Kahramanlarımız hanı yine şato zanneder. Burada geceyi maceralı bir şekilde geçirdikten sonra ertesi sabah erkenden yola düşerler. Yolda giderken rüzgarın etkisiyle kendilerine doğru kalın bir toz bulutunun geldiğini görürler. Don Kişot bu toz bulutunu kaldıran, dünyanın bütün milletlerinden oluşan ve sayısız askerleri olan koskoca bir ordu olduğunu söyler. Öbür taraftan da bir toz bulutunun geldiğini görünce bu geniş ovada savaşmak için iki ordunun karşılaşacağını düşünür. Halbuki bunlar iki koyun sürüsüdür. Don Kişot atını mahmuzlar ve mızrağıyla hücum durumu vererek tepeden ovaya doğru yıldırım hızıyla inmeye başlar. Koyun sürülerine şiddetli bir şekilde saldırarak sanki en gaddar düşmanlarıyla savaşıyormuş gibi önüne gelen zavallı koyun ve kuzuları öldürüp durur. Sürünün çobanları Don Kisot‘a taş atmaya başlar ve taşların birisi kahramanımızın kaburgasını fena halde zedeler. Bundan sonra Don Kişot yaralı bir şekilde silahşörüyle birlikte yoluna devam eder. Hava kararınca geceyi geçirmek için kendilerine bir yer ararlar. Bir orman ararlarken yolları üzerinde yıldızlara benzeyen çok sayıda ışıkların kendilerine doğru geldiğini fark ederler. Bu ışıklar, ellerinde birer meşale ile cenaze taşıyan rahiplerdir. Don Kişot’un aklına okuduğu bir roman aklına gelir ve arabanın içinde yaralı bir sövalye olduğunu zanneder. Bu hayli şövalyenin intikamını almak için rahiplere saldırır. Don Kişot yine yaralanır ve oradan ayrılır. Geceyi geçirmek için silahşoru ile bir ormana giderler. Gün ağarmaya başlamasıyla birlikte kahramanlarımız yollarına devam ederler. Biraz gittikten sonra başında altındanmış gibi parlayan bir şey bulunan bir adamın ata binmiş olarak kendilerine doğru geldiğini görürler. Don Kişot, bu adamın başında ele geçirmeye yemin etmiş olduğu Mambrin’in miğferini taşıdığını zanneder. Fakat bu adam fakir bir köy halkını tıraş eden berberdir. Adam bir köyden diğer köye gitmek için yola çıkmış, yolda da yağmura kapılmıştı. Bu nedenle yeni olan şapkasını korumak için leğenini başına geçirmişti. Her gördüğünü okumuş olduğu romanlara benzeten zavallı Don Kişot’a göre bu adam bir şövalye, boz renkteki eşek güzel bir kır atı, berber leğeni ise meşhur Mambrin’in miğrefiydi Don Kişot tam adama saldırmak için hazırlanırken, berber eşeğinden atlayarak ovaya doğru kaçar ve leğenini düşürür. Tabii Don Kişot miğferi ele geçirmekler büyük kahramanlık yaptığını düşünerek gururlu bir şekilde yoluna devam eder. Don Kişot, izledikleri yoldan kendilerine doğru elleri kelepçeli ve tespih gibi uzun bir zincire dizilmiş olan on iki kişinin yaya olarak gelmekte olduklarını görür. Mahkumlar iki süvari ile iki piyadenin koruması altındaydılar. Bu adamların kendi arzularıyla değil zorla götürüldüklerini fark eden Don Kişot, görevinin düşkünlere yardım etmek ve kötü hareketlere engel olmak olduğunu düşünerek bu mahkumları kurtarmak için korumalara saldırır. Böylelikle mahkumların serbest kalmasını sağlar. Bundan böyle kahramanlarımız kaçmak zorunda kaldılar çünkü, muhafızların Kutsal Hermandad mahkemesine haberdar edeceklerini ve bu mahkemenin kilise çanlarını çaldırarak mahkumların kaçmış olduğunu ilan edeceğini ve peşlerine okçular göndereceğini biliyorlardı. Sierra Monera dağına sığınmaya karar verdiler ve o gece o dağın ortasına kadar geldiler. Bir zaman sonra Don Kişot güzel sevgilisi Dülsine’ye bir mektup yazar ve Sanşo’ ya bu mektubu Tobosa’ ya götürmesini emreder. Sanşo mektubu alır ve yola koyulur. Yolda giderken mola vermek için bir han girer. Ve handa Don Kişot ve kendisini bulmak için yola kurulmuş olan kasabalarındaki berber Nikolay ile rahip efendiyle karşılaşır. Bunlar, hemen kendilerini Don Kişot’ un olduğu yere götürmesini emrederler. Sanşo ve arkadaşları Don Kişot’ u bir oyun ile evine kadar götürmeyi başarırlar. Tabii kahramanımızı evine götürene kadar çok ilginç maceralar yaşanır.
    Rahip ile berber, geçmiş şeyleri kendisine hatırlatmamak için bir aya yakın bir zaman dostlarını ziyaret etmediler. Don Kişot hastalanmıştı ve çok zayıflamıştı. Fakat çok mantıklı konuşuyordu. Herkes onun iyileştiğini düşünmüştü ki, bir gün silahşoru Sanşo ile konuşarak tekrar maceralarına atılmaya karar verdi. Bir sabah, yine güneş doğmadan, ailelerini bırakıp yola koyuldular. Bu sefer gittikleri yer Tobosa‘ydı. Çünkü Don Kişot sevgilisini artık görmek istiyordu. Fakat kahramanımız sevgilisini hiçbir zaman görmeyecekti. Çünkü sürekli önüne engeller çıkacaktı. İlk geceyi bir ormanda geçirmeye karar verdiler. Yine her zamanki gibi Sanşo uyuyordu ve Don Kişot sevgilisini düşünüyordu. Bu sırada ağaçların arasından sesler duydu. Bu duyduğu sesler, iki kişinin konuşmalarıydı. Yaklaştığında Don Kişot karşısında silahşoru ile birlikte olan kendisi gibi aşık bir şövalye buldu. Fakat bilmediği bir şey vardı ki o da bu şövalyenin gerçekte öğrenci Karrasko olduğu. Don Kişot’ u deliliklerinden vazgeçirmek için peşinden gelmişti. Öğrencimiz şövalye olarak kendi sevgilisinin Dülsine’ den daha güzel olduğunu iddia eder. Don Kişot bunu kabul etmez. Aralarında savaş ilan ederler. Savaşın şartı mağlup olanın galibin emrine uyması ve her dediğini yapmasıdır. Don Kişot savaşta Karrasko’ yu yener ve ona şövalyelikten vazgeçmesini emreder. Kahramanlarımız yollarına devam ederler. Bundan sonra da başlarından bir çok macera geçer. Daha sonra Don Kişot yemyeşil bir ovada ava çıkmış güzel bir kadına rastlar. Kadın düşeş ile eşi dük, maceracılarımızı şatolarına kabul ederler dük bir ada sahibidir. Adası için bir vali aramaktadır. Don Kişot da silahşoruna bir ada valiliği vaat ettiğinden Sanşo’ yu o adaya vali ilan ederler. Fakat Sanşo valilik işini en dazla bir hafta sürdürebilir tabii bu sırada düşeş ile dük kahramanlarımıza bir çok oyunlar oynarlar.

    Günlerden bir gün Don Kişot ile silahşoru tekrar maceralarına atılmak için yola çıkarlar. Yine her zaman olduğu gibi gidecekleri yolun yönünü Rossinante’ ye bırakırlar. İki gün boyunca hiçbir macera yaşamazlar fakat üçüncü gün bir kasabaya gelirler. Kasaba San Jan karnavalini kutlamaktaydı. Herkes garip kıyafetler giydiğinden kimse Don Kişot ile Sanşo’ yu yadırgamadı. Hemen kahramanlarımızı aralarına aldılar ve bir güzel dans ettiler. Tam o sırada atına binmiş bir şövalye eğlenceyi bölerek Don Kişot’a yine kendi sevgilisinin Dülsine’den güzel olduğunu itiraf etmek için onu savaşa zorlar. Fakat Don Kişot’ un bilmediği şey, bu şövalyenin yine Karrasko olduğudur. Karrasko, eğer yenecek olursa, kahramanımız evine çekilip bir süreliğine silah almayacak ve şövalyelikten vazgeçecekti. Don Kişot kabul eder ve savaşı kaybeder. Karrasko, don Kişot’un şövalyelik kanunlarına tamamıyla uyacağını bildiğinden hemen köyüne döner. Bu arada kahramanımız silahşoru ile birlikte son derece üzgün olarak kasabasının yolunu tutar ve evine gider. dan sonra Don Kişot’ un sağlığı çok kötüye gider. Daha zayıflar. Fakat aklı başına gelir. Yaptığı deliliklerden pişmanlık duyar. Gün geçtikçe daha fenalaşır. Sonunda hayata iyileşmiş bir şekilde gözlerini yumar.

    Romanda Olayların Geçtiği yerler

    Don Kişot, İspanya’ da Manş eyaletinin Argamasilla d’Alba kasabasında yaşamaktadır. Uzun yıllar boyunca süekli şövalyelik kitapları okur. Aklını kaybeder. Böylelikle şövalyeliği tekrar yaşatmak için yola çıkar. Don Kişot, yemyeşil ovalardan geçer, yüksek dağlara çıkar, derin ormanlara girer, serin pınarların dibinde istirahat eder. Süekli bir yerden bir yere gitmek durumundadır.

    Romanda Zaman

    Romanda zaman 1590’lardır. Yani o zırhlı şövalye devirlerinin sona ermesinden bu yana yüz küsü sene geçmiştir.

    Dil ve Anlatım

    O devirde çok moda olan masalımsı, realiteyle en ufak ilgisi bulunmayan şövalye romanları yazılmıştır. Cervantes’in maksadı aslında bu ipe sapa gelmez şövalye romanlarıyla adamakıllı dalga geçmektir. Bu nedenden dolayı yazar romanda alaycı bir anlatım kullanmıştır.
    Örneğin Don Kişot’ un konuşmalarından kısa bir bölüm:
    “ Ben kim olduğumu çok iyi biliyorum ve istersem, yalnız söz ettiğim kimseler değil, hatta on iki Fransız prensi ve çok meşhur olan dokuz prens bile olabilirim. Çünkü onların bütün yaptıkları benim maceralarımın yanında hiç kalır. “
    Görüldüğü gibi dil açık, sade ve anlaşılırdır. Genelde cümleler uzundur. Bunun nedeni kahramanın çoğu zaman söylemek istediği şeyi uzatmasıdır.

    Romanın Planı

    Giriş:  Don Kişot, İlk defa yola çıkar ve bir hancı tarafından şövalye ilan edilir. Hancı şövalyenin eve dönmesini önerir. Don Kişot dönerken atında düşer ve bir köylü tarafında eve getirilir…
    Gelişme: Don Kişot, hancının önerdiği gibi bir miktar para ve bir köylü olan Sanşo Panza’ yı silahşoru olarak yanına alır. Tekrar yola çıkarlar…
    Sonuç: Don Kişot Ve Sanşo Artık son kez evlerine dönerler. Bundan sonra Don Kişot hastalanır ve ölür.

    Romanın Ana Fikri

    İnsanların, olayları kendi istedikleri gibi kabul etmesi genelde yanlış anlaşılmalara yol açar. Bu nedenle kişiler yaşadıkları olayların olumlu sonuçlanmasını isterlerse gerçekçi olmaları gerekir.
    Bu yazılar sizin romanlarda seçinleriniz içindir...
  • Hiç yorum yok: