------------------------------- Sitemizde lütfen yorum atarken ahlaki kuralları göz önünde bulundurarak yorum atalım... ----------------------------------- Sitemize kayıt olmanıza gerek yoktur... ---------------------------------- Yeni yazarlar aranmaktadır... ------------------------------- Sitemiz artık Googlede... ---------------------------- turkleroyun@hotmail.com' dan bana ulaşın..

19 Temmuz 2011 Salı

Wolfgang Borchert - İçe Dönük Başkaldırı

Wolfgang Borchert’in hikâyeleri ve şiirleri yaşamöyküsel izler taşır, daha çok yaşadıklarını yazar. Bunların arasında çocukluk anıları olduğu gibi savaşta karşılaştığı insanlık dışı manzaralar da bulunur. Genç ölenlerle başarısızlar her zaman ilgimi çekmiştir. Bu ilgi öyle gelgeç bir meraktan kaynaklanmıyor; tam aksine bu iki durumun felsefi ve varoluşsal kökenlerini bilmeye çalışıyorum. Zira genç ölen, acaba ölmeseydi ne yapardı, ölerek neyin gerçekleşmesi önlenmiş oldu? Başarısızlara gelince, başarmak istedikleri neydi ki başaramadılar, başarmak istedikleri çok ‘acayip’ bir şey olmalıydı ki, onu başarmaya güçleri yetmedi ve başarmak istedikleri nezdinde başarısız oldular. Kimine göre başarısızlık olarak görünen şey başarı olabilirken, başarı olarak kabul edilen de pek önemli addedilmeyebilir. 1921 Almanya Hamburg doğumlu ‘lirik ve hüzünlü’ ve hatta naiv şair Wolfgang Borchert de 26 yaşındaki ölümüyle talihin önünü kestiği, bir geleceğin gerçekleşmesini önlediği genç ölenlerden.

Borchert, edebiyatı bir sanat dalı olmaktan çok, bir varoluş biçiminin dışa vurumu olarak kökensel bir uğraş, daha da iyisi bir ifade biçimi olarak görenlerden olduğu için edebiyatın çeşitli alanlarında eser vermesi kaçınılmazdı ve bu çok anlaşılır. Çok kısa ömrüne çok sayıda hikâye, şiir ve bir de tiyatro oyunu sığdırdı. Her şeyin yapay bir imgenin ardında gizlendiği günümüz dünyasında dışavurumcu yönü ağırlıkta olan bu şairin şiirlerinin yayımlanması belki bu büyük nüfus için çok önemli bir olay olmayabilir, ama derdine deva arayanlar için tam zamanında ulaştırılan yardıma benziyor. Kalabalıklar dünyanın kara büyüsüne kapılmış tüketiyorlar, tüketmeyi beceremeyenlere kendilerini tüketmek kalıyor, onların da yardımına işte böyle şairlerin tok sesi koşuyor.
Borchert, Hamburg’da öğretmen Fritz ile yazar Hertha’nın çocuğu olarak dünyaya geliyor. Coşkulu ve heyecanlı bir Nazi olmaktan çok uzak olan Borchert, Nazilerin katılınması zorunlu tutulan gençlik örgütünden nefret ediyordu, ki bir süre sonra, çok da çaba harcayarak, bu örgütten ayrılır. 1940 yılında Gestapo tarafından tutuklanır ama bir süre sonra serbest bırakılır. Aynı yıl bir kitapçıda tezgâhtarlık yapmaya başlar. Kitapçıda çalışırken gizli gizli oyunculuk dersleri alır. 1941’de oyunculuk sınavlarını geçtikten sonra kitapçıdaki işinden ayrılır ve Hanover’de bir tiyatroda çalışmaya başlar. Yeni yeni olgunlaşmaya başlayan tiyatro kariyeri birkaç ay sonra askere çağrılması üzerine yarıda kesilir. Doğu cephesine gönderilen Borchert burada her yönüyle savaşın korkunç yüzünü görür, insanların öldürülmesine, soğuktan, açlıktan ve yetersiz eğitim yüzünden ölmelerine tanıklık eder.

O bir ‘asker kaçağı’dır
Elindeki bir kesik mikrop kapınca sarılığa yakalanır. Üstleri tarafınfdan kendi kendini sakatlayarak askerden kaçmak istemekle suçlanan Borchert tutuklanıp hapse atılır. ‘Ülkenin güvenliğini tehlikeye atan sözler’ söylediği gerekçesiyle altı hafta süreyle gözaltında tutulur ve sonra tekrar, ‘kendisini kanıtlaması için’ Doğu cephesine gönderilir. Donma tehlikesi geçirir, tekrar sarılığa yakalanır ve bunun üzerine İsviçre’de hastaneye yatırılır. Hastaneden çıktıktan sonra şimdi artık yakılıp yıkılmış olan Hamburg’da bir tiyatroda oyunculuk yapar. Nazi propaganda bakanı Goebbels’i hicvettiği bir tiyatro oyunundan sonra tutuklanarak dokuz ay hapse mahkûm edilir. Salıverildikten sonra tekrar askere alınır ve bu kez Batı cephesinde görev yapar. Mart 1945’te birliği kuşatılır. Savaş mahkûmlarını nakli sırasında kaçar ve yaklaşık 370 mil yürüyerek Hamburg’a gider. Savaştan sonra Borchert’in sağlık durumu giderek kötüleşir. 1946 yılında karaciğerindeki bir rahatsızlığın bir yıl içinde onu öldüreceğini söylerler. Kısa hikâyeler ve şimdi sözünü ettiğimiz şiir kitabı Fener, Gece ve Yıldızlar‘ı yazar. 1947’de ‘Dışarıdaki Adam’ (Draussen vor der Tür) adlı oyununu yazar. Oyun yayımlanır yayımlanmaz büyük bir ilgi görür. 1947 yılının son aylarında İsviçre’nin Basel kentinde bir sanatoryuma yatırılır, ölmeden önce burada kısa hikâyeleriyle savaş karşıtı manifestosu ‘Öyleyse Sadece Tek Bir Şey Var’ı (Dann gibt es nur eins) yazar.
Wolfgang Borchert’in hikâyeleri ve şiirleri yaşamöyküsel izler taşır, daha çok yaşadıklarını yazar. Bunların arasında çocukluk anıları olduğu gibi savaşta karşılaştığı insanlık dışı manzaralar da bulunur. Hikâyelerinin fiziksel acılar çeken ve savaş kurbanı olan kahramanları hayatta bir anlam bulmak peşinde koşarlar, ama her zaman ölüm ve yıkımla karşılaşırlar. Behçet Necatigil ile kızı Ayşe Sarısayın’ın çevirdiği ve kitapta yer alan şiirler yalın bir dille yazılmış. İçe dönük bir başkaldırının ve hüzünlü bir içedönüklüğün izlerini taşıyan bu şiirler 26 yaşında ölmüş olan bir şairi yakından tanımak için kaçırılmaz bir fırsat oluşturuyor.

Hiç yorum yok: