Yaz çok çabuk geçmiş ve bozarmış bir portreye dönmeye başlamıştı Istanbul; yağmurlu ve soğuk günler melankoliye davet ediyor, kediler marta yaklaşmanın çaresiz sevincine kapılıyor, Kadıköye giden motorlar daha çok doluyor, belediye işçisi sabaha biraz daha nefretle uyanıyor, Beyoğlu geceleri daha içerilere kaçıyor ve ekrana yeni yeni diziler damlıyordu.
Akşamüstü sefaları ya Adalar dönüşü bir sevişmeyle veyahut bir miskin tekelci bakkaliyesinden alınmış maltla katıyordu sesini mavi gözlü gri şehrin boza tadında şarkılarına. Lanet Iranlı kemanın tellerinde hüznün coğrafyasını yeniden çiziyor, ardı sıra duman duman tümce dizen banliyö treni bilmem kaçıncı kez kanıyordu Cankurtaran dönemecinin şuh kirpiklerine.
Bu yazılar sizin romanlarda seçimleriniz içindir...
1 yorum:
Çok kısa ve güzel...
Yorum Gönder